13 Ocak 2011 Perşembe

Trabzon - Uzungöl


Karadeniz'i oldum olası severim. Bir Doğulu olarak (her ne kadar henüz gidip köyümü görmesem de) bir Karadeniz aşığıyım diyebilirim.. Ama daha doya doya gezemedim yaylalarını, dağlarını, bayırlarını. Ucundan ucundan parça parça tadıyorum şimdilik, ama olsun buda yeter..

Ne demiş Can Yücel.. "..ben her bahar gitmek isterim.. Gittiğim olmadı hiç, ama olsun istemek de güzel! "  

Sümela Manastırı yolundaki şelale

Biz yine bir pegasus kampanyası bulmuştuk, bu sefer yolumuz Trabzona düştü.. İyi de oldu.. Kış ayında Karadenizi beyazlar içinde görme şerefine eriştik :) Öyle ya, Karadeniz'e hep bahar yada yaz aylarında gidilirken biz Ocağın ortasında gitmiş olduk.. Ne de güzel oldu.. Araba kiralama işini öncesinde ayarlamıştık.

İlk rotamız tabi ki , Sümela Manastırı'ydı.. Ama önce bir yerde kahvaltı yapmamız gerekiyordu. Yol üstünde bir yer bulduk ve güzelce kahvaltımızı yapıp sonrasında manastıra doğru yola koyulduk.. Manastıra doğru giderken yolda çok güzel bir şelale gördük ve bu güzel (sonrasında davetiyemizde de kullanacağımız) kareyi çektirdik :) Şimdi montsuz duruyoruz ama biraz sonra tepeyi tırmandığımızda kar göreceğiz, ne ilginç değil mi :)

Manastırda müze kartlarımızın geçtiğini öğrenince de ayrı bir sevindiğimizi belirtmeliyim :) Aksi halde kişi başı 10 TL bayıyorduk :) Ama tabi ki değerdi, o kısmını tartışmıyoruz bile ama kartın işe yaradığını görmek de ayrı bir sevindirdi bizi..
Sümela Manastırı
Arabamızı park ettiğimiz alandan görüntüsü
Manastıra doğru giderken yolda çok güzel kareler çektik.. Manastır gerçekten muazzam bir yapıt. O kadar güzel konumlandırmışlar ki dağların arasına, insan bakmaya doyamıyor.. Tabi manastrın içinde isimleriyle kalp işareti yapan ülkemiz insanlarını görünce de inanamıyor. Biz böyle bir yapıtı bile koruyamıyoruz diye geçiriyoruz içimizden ve gezmeye devam ediyoruz söylene söylene...

O kadar çok odalar var ki vede o kadar büyük ki öyle hemencecik gezilmiyor. Ayrıca manastıra çıkarken bayağı bir merdiveni de tırmanmak gerektiğini hatırlatmalıyım sanırım :)

Uzungöl
Görmek istediğimizi gördükten sonra, hava kararmadan konaklayacağımız mekana doğru yola koyulduk. Uzungöl de bungalov evlerde yer ayırmıştık. 4 kişi için bir ev gayet idealdi. Yalnız Ocak ayı için biraz soğuktu ama olsun manzara herşeye değerdi. Akşam normal uyuduğumuz yerde sabah camdan dışarı bakınca kartpostallık bir manzarada bulduk kendimizi ve hemen dışarı fırladık :) Hava da artık dünkü kadar soğuk değildi ve gerçekten tertemiz bir hava vardı..


Kaldığımız yerde bize şömine karşısında güzel bir kahvaltı hazırlamışlardı. Ve işte.. tadınız hiçbir zaman unutamayacağımız ve nerede yersek yiyelim (Trabzon merkez de dahil) ister istemez orasıyla kıyaslayacağımız bir mıhlama yedik. Allahım ne kadar da güzeldi.. Sonra hiçbir yerde aynı tadı bulamadığımızı özellikle belirtmek isterim.. Sebebi de yağından ve peynirindenmiş. Yani o temiz havada beslenen hayvanların lezzetindenmiş. Doya doya yemenizi tavsiye ederim :)

Hüsrev
Biz çok yerinde oturmayı seven çiftlerden değiliz.. Arkadaşlarımız o güzel kar manzarası eşliğinde dinlenmeyi seçerken biz hadi bi gidip Rize ye kuru fasulyelerinden yiyelim dedik. İyi de yapmışız çünkü harika bir kuru fasulye vede sütlaç yedik. Nerede mi? Hüsrev de :)

Rize de kar hiç yoktu ama deli gibi yağmur yağıyordu. Olsun biz o yağmurların altında denizin kıyısına gidip dalgaların keyfini çıkardık :)
Sonraki gezilerimizde görüşmek üzere :)