6 Eylül 2014 Cumartesi

Almanya - Köln / Bonn

         Almanya.. Bence ikinci Türkiye, yada gelecekte ki Türkiye. Disiplin açısından değil tabi ki zaten olmasında ama bir Türk'ün bir ülkeye gidip hiç yabancılık çekmeyeceği yerlerden biri.. Berlin e henüz gitmediğim halde böyle düşünüyorum :)
Dom Katedrali
         Almanya'nın en büyük şehirlerinden biriymiş Köln. Yine bir pegasus uçuşuyla yapmış olduğumuz bir Köln ziyareti.. Açıkçası gitmeden önce şunu yerim, burayı görürüm diye çok bir şey belirmedi kafamda çünkü görsel olarak çok zengin bir yer olmadığını düşünerek gittim.. Gerçekten de Köln merkezi gezmemiz sadece bir günümüzü aldı ve en ufak fırsatta Hollanda, Belçika gibi sınırdaki komşuları yada Bonn gibi komşu şehirleri turladık. Sanırım Köln de oturanlarda gezmek için bunları yapıyorlar :)
Almanya'nın demiryolunun metini daha önce çok duymuştuk ama biz çocuklu olduğumuz için şehirlerarasına pek cesaret edememiştik. Şehir içinde özellikle Köln merkeze gitmek için çokça kullandık. Dom Kilisesi (Köln Katedrali) bu şehrin simgelerinden biri ve de gerçekten çok güzel bir mimariye sahip. Katedralin yapımı 632 yıl sürmüş. Unesco'nun Dünya Mirası listesinde yer alan tarihi eserlerden biri.. Almanya'nın 2. Dünya'nın ise 3. büyük kilisesidir ve en çok turist çeken mimarilerden biri. Yüzyıllardan bu yana bu katedral de 3 Kutsal Kral'ın kemiklerinin bulunmasından dolayı, Hristiyan Alemi için Köln şehri 'Kutsal Şehir' (Sancta Colonia) olarak anılırmış.
Hohenzollern Köprüsü
Köln merkez de Ren Nehri'nin üzerinde 'Hohenzollern Köprüsü' yer almaktadır. Nam-ı diğer Sevgi Köprüsü. Köprünün üstünden de Dom kilisesini seyretmek mümkün. Başlangıçta karayolu ve demiryolu için inşa edilmiş olup, 1945 den sonra sadece demiryolu ve yaya geçidi olarak kullanılıyor. 1. Dünya Savaşı'ndaki hava bombardımanlarına rağmen ağır bir darbe almamış. Köprünün üstünde yüzlerce kilitler var ve insanlar bu kilitleri kapatırken dilek diliyorlar. Sanırım Sevgi Köprüsü olarak adlandırıldığına göre genellikle aşk ile ilgili dileklerdir :) Köprünün hemen altında çok güzel bir park vardı ve gençler Almanya'da sanırım su kadar tüketilen ikinci milli içecekleri olan biralarını yudumluyorlardı.
Çin lokantası
Almanya'da Berliner (Alman Çöreği) ve Alman pastası dışında açıkçası onlara özgü yemek hiç duymadım ben. Tabi haksızlık etmeyelim, vardır mutlaka ama 8 günlük tatilimizde ya evde bildiğin Türk menüleriyle yemeğimizi yedik yada Türk dönercilerin yanındaki Çin yada Japon lokanlarına gittik :) Hayır oraya özgü bir yemek olsaydı emin olun yerdim :) Çin yemeğini, Çin dışında her yerde yiyebilirsiniz diye birşey okumuştum bir kitapta. Bende çok severim bu mutfağı, bol baharat kullanımından dolayı. Ama eminim Çin'e gidersem aç kalıcam :) Çin yemeğimiz oldukça keyifliydi..
SCHLOSS DRACHENBURG  GEZİSİ

Schloss Drachenburg / Ejderha Şatosu
Köln den biraz uzaklıkta Beethoven'ın memleketi Bonn şehri yer alıyor. Almanya'nın en eski yerleşim yerlerinden biri olarak biliniyor burası. Açıkçası Almanya da yaşıyor olsaydım bu şehirde yaşamak isterdim. Bonn insanın nefes alabilmesi için harika bir şehir. Renn nehrinin yanında ve şehirde ki esnaflar küçük butikler şeklinde, hiç göze batmayacak şekilde tasarlanmış. Ve sürekli Ren Nehri'nden tekneyle turist akıyor buraya. Özellikle Drachenfels (Ejderha Kayalığı) olarak geçen yeri görmek için geliyorlarmış.

Bu bölgede çok güzel fotolar çekmeniz mümkün. Ayrıca buradaki sarayda zamanında Adolf Hitler de yaşamış bir süre, şimdi restourant ve düğün organizasyonları yapılıyor. Hatta biz bir düğüne denk geldik, açıkçası çok sadece ve şık bir organizasyondu.

Tramvaya binmeden önce
Ama önce bu bölgeye nasıl gidiliri konuşalım.. Bonn merkezde tırmanan tramvayla çıkılıyor bu kaleye. Tramvayın iki durağı var, bence ilkinde de inip etrafı gezin. Çok güzel kareler yakalayacağınıza eminim..
Tırmanan tramway da çok zevkliydi çünkü tepeyi tırmanırken çok hoş bir manzarayla karşılaşıyorsunuz. Ben bu yolculuktan da, görsel şölenden de çok zevk aldım.
Diyebilirim ki, Almanya'da aklımda kalan en güzel yer burasıydı...

Ejderha kızıma dil mi çıkarıyor acaba :)



Kaleyi geziyorsunuz, orada ejderhalarla ilgili bir hikaye dinleyebilirsiniz.

Orada birde hayvanat bahçesi var. Hayvanat bahçesinin girişinde, o bölgenin simgesi olan ejderha heykeli sizi karşılıyor olacak :)
Ellerimizle besledik :)
Almanya'da başka ne yaptık?? Diyorum ya aslında çok bir yeri yok, tabi Berlin'de değilseniz. Köln en yeşil yerlerinden biri sanırım. Çok güzel bir hayvanat bahçesi vardı, yem alıp hayvanları da besliyorlar. Ayrıca organik pazarı ve yumurtası, sütü satılan bir yer.

Hayvanların beslendiği yer, çocukların oyun alanı gibi kullanılıyor :)
Tabi ki gittim organik pazarına :) Ama Almanya'nın iklimi çok iyi olmadığından çoğu ürün ihraç ve çok pahalı. Memleketimizde bunların daha hasını, daha iyi fiyata bulabiliyorken neden paramı boşa harcıyayım dedim ve sadece kızım için orada tüketilecek meyve, sebze aldım :)

Grand Place
Almanya'nın en güzel yanı, sınır ülkere kısa sürede gidebiliyor olmak sanırım :) Ne yapalım, ne yapalım diyip atlayıp Brüksel'e günü birlik gezi yaptık. Hıı çok şey sığdıramadık ama yaklaşık 2 saatte Brüksel meydanda olabiliyorsun. Biz arabayla gittik ama trenle de gidilebiliyor. Biz kızımızdan ötürü cesaret edemedik trene yoksa Paris de vardı gitmek istediğimiz yerler arasında..

Oysa ki sonra ki gezilerimizde farkettik ki (bknz: Norveç - Bergen ) Avrupa trenleri kesinlikle çocuklar için de düşünülmüş.. Yani çocuğunuz varsa da binebilirsiniz ve uzun yolculuklara çıkabilirsiniz..

Neyse Brüksel de mi ne yaptık, tabi ki bir çikolata dükkanına girdik, ufak tefek çikolatalardan aldık ama söylemeliyim ki bize çok pahalı geldi. Tabi sizlere nasıl gelir bilemiycem :) Ama hatıra olsun diye aldık ufak tefek hediyelikler..
Atomium
1958 yılında Dünya Fuarı için inşa edilmiş Atomium. Brüksel'in simgelerinden biri.. Yapının şekli demir kristalinin 165 milyar kez büyütülmüş halini tasvir ediyormuş. Bu yapının içine girip tüm odaları (daire gibi olan alanları) gezebiliyorsunuz. Ve hem içinde çok güzel şeyler görüp, hemde yukarıdan güzel bir manzara seyretme olanağınız oluyor.. Gördüğünüz manzaralar arasında hemen yanında olan Mini Europe (Avrupa'nın en ünlü minyatür parklarından biri) de yer alıyor. Bizim Miniatürk gibi :)
Atomium girişi..


Avustralya Dondurması meşhurmuş :)



Duyduk ki, oralarda Avustralya dondurması meşhurmuş. Ee bizde tadalım dedik vede gerçekten beğendik. Barcelona da İtalyan dondurması, Brüksel de Avustalya dondurması, ilginç :)




Roermond - Hollanda
Bir başka günde farklı bir sınır ülkenin şehrini ziyarete gittik, Roermond.., Almanya'dakiler genellikle bu şehire alışveriş yapmak için giderlermiş çünkü Roermond Outleet diye bayağı büyük markaların outleet leri bulunan bir alışveriş merkezi bulunuyor. Eğer kendi ölçülerinizde sezon sonu kıyafet veya ayakkabı bulabilirseniz uygun gelebilir ama o kadar yer gezdikten sonra öğrendiğim birşey var ki, herşeyin en ucuzu yine TR'de.. Çünkü onların para birimini 3 ile çarptığımız sürece hiçbirşeyleri bize uygun gelmiyor :) Ama yinede gidip görmek lazım..



Tabi söylediğim şey giyim için geçerli.. Biz Hollanda'ya girince hemen bir marketin peynir reyonuna gidip çeşit çeşit peyniri çok çok uygun fiyatlara aldık.. Özellikle ben babaanneden kalma yöntemle küflü hale getirdiğim peynirin orada olmuş halini (Rokfor diye bilir çoğu insan :) ) görünce birkaç çeşidinden almış bulundum :)

Ama açıkçası Hollanda'nın metini çok duymuştum.. Ucundan azıcık da görmüş olsam hak verdim. Güzel bir şehirdi vede çok temizdi. Binaları, sokakları çok tarihiydi. Bana kalsa tüm binaların önünde resim çektirebilirdim :) Almanya ile arasında gerçekten fark var..


Bir başka gezimizde görüşmek üzere :)